/storage.evrimagaci.org%2Fcontent%2F0100116a-b991-4027-b603-e6d3fc5db54e.jpeg)
Antik Mısır mumyalarını düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor? Belki zihniniz sizi bir okul gezisine, müzede cam bir kutunun içindeki mumyalanmış bir insanla yüz yüze geldiğiniz ana götürüyor. Ya da belki de Hollywood’un tasvir ettiği gibi, kumlu mezarlarından zombi benzeri bir şekilde çıkan, kirli sargıları rüzgârda dalgalanan mumyaları düşünüyorsunuz.
Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, Dr. Stephanie Woolham ve ekibi, antik Mısırlı mumyacılar tarafından mumyalanan bir timsahın yaşamının son saatlerine dair olağanüstü detaylar ortaya çıkardı. Bilgisayarlı tomografi (CT) tarayıcısı kullanan araştırmacılar, hayvanın nasıl öldüğünü ve ölümden sonra vücuda nasıl işlem yapıldığını belirleyebildi.
Mısırlılar hayvanları, dünyevi ve ilahi âlemler arasında hareket eden önemli bir dini figür olarak düşünüyordu: Şahinler, gökyüzünde yüksekte uçtukları için güneşe (ve dolayısıyla tanrının kendisine) daha yakın oldukları için güneş tanrısı Horus ile ilişkilendiriliyordu. Kediler ise cesur ve vahşice koruyucu bir anne figürü olan tanrıça Bastet ile bağlantılıydı. Çoğu hayvan mumyası ise adak veya hediye olarak hazırlanıyordu. Hayvan mumyaları, MÖ 750 ile MS 250 yılları arasındaki dönemde doğal dünyanın adeta bir fotoğrafını çekse de bu mumyalanmış türlerin bazıları artık Mısır’da bulunmuyor. Örneğin, antik Mısırlılar her gün Nil kıyılarında kutsal ibisleri (uzun bacaklı, kıvrık gagalı su kuşları) görebiliyorlardı. Bu kuşlar, bilgelik ve yazı tanrısı Thoth’a adak olarak milyonlarca kez mumyalanmıştı. Ancak iklim değişikliği ve çölleşmenin etkileri nedeniyle bu kuşlar artık Etiyopya’ya göç etmiş durumda.
Sıkça mumyalanan bir diğer hayvan da timsahtı. Antik dönemde timsahlar Nil’de yaşasa da 1970 yılında Aswan Barajı’nın tamamlanması onların kuzeyde bulunan Aşağı Mısır’daki deltaya doğru hareket etmelerini engelledi.
Timsahlar, Nil’in Efendisi tanrı Sobek ve tarım arazilerine su ve besin açısından zengin mil sağlayan yıllık Nil taşkını ile ilişkilendiriliyordu.
Timsahlar, tanrı Sobek’e adak olarak muazzam miktarlarda mumyalanıyordu. Firavunlar döneminde Mısır’da kötülükten korunmak için tılsım olarak ya timsah derileri giysi olarak giyiliyor ya da evlerin kapılarının üzerine timsah asılıyordu.Timsah mumyalarının çoğu küçük hayvanlardan oluşuyor, bu da Mısırlıların yumurtaları kuluçkaya yatırma ve yavruları ihtiyaç duyulana kadar canlı tutma imkânına sahip olduklarını düşündürüyor. Arkeolojik kanıtlar, yumurtaların kuluçkaya yatırılması ve yavruların büyütülmesi için ayrılmış alanların keşfi ile bunu destekliyor. Bazı timsahlar ise kutsal hayvanlar olarak görüldüğünden özel ilgiyle bakılıyor ve doğal olarak ölümleri gerçekleşene kadar yaşamalarına izin veriliyordu.
Timsahlar büyüdükçe, timsah bakıcıları için risk arttığından araştırmacılar, daha büyük örneklerin doğadan yakalanıp hızlıca öldürülerek mumyalandığını düşünüyor. Daha büyük hayvanların mumyalanmış kalıntıları üzerinde yapılan araştırmalar, muhtemelen hayvanları hareketsiz hale getirmek ve öldürmek için insanların başlarına darbe vurduğunu gösteriyor. Dr. Stephanie Woolham şöyle diyor:
Birleşik Krallık’taki Birmingham Müzesi ve Sanat Galerisi koleksiyonunda bulunan bir timsah mumyası üzerindeki çalışmalar, bu hayvanların nasıl yakalanmış olabileceğine dair önemli bilgiler veriyor. Mayıs 2016’da, Manchester Üniversitesi’nden birlikte çalıştığım bir araştırmacı ekibinin daha geniş bir çalışmasının parçası olan yaklaşık 2 metrelik bir timsah mumyası, bir dizi radyografik inceleme için Royal Manchester Çocuk Hastanesi’ne taşındı.
Röntgen ve BT görüntüleri, hayvanın sindirim sisteminde “gastrolit” olarak bilinen küçük taşların olduğunu gösterdi. Timsahlar genellikle yediklerini daha iyi sindirmek ve yüzme dengesini korumak için küçük taşlar yutarlar. Gastrolitlerin bulunması, mumyalayıcıların çürümeyi geciktirmek için iç organları çıkarma işlemi yapmadıklarını gösteriyor.
Sonuçlar, büyük, mumyalanmış timsahların doğadan yakalandığını ve balıkla yemlenmiş oltalar kullanılarak avlandığını gösteriyor. Bu bulgu, MÖ 5. yüzyılda Mısır’ı ziyaret eden Yunan tarihçi Herodot’un timsah avcılığı hakkındaki anlatımını doğruluyor. Herodot, timsahları çekmek için nehir kıyısında domuzların dövüldüğünü ve timsahların Nil’e yerleştirilen yemli oltalarla yakalandığını yazmıştı.Antik Mısır’daki yaşamın birçok yönü hakkında kayıtlar sınırlı olsa da hayvan tapınımı ve mumyalama gibi konularda Mısır’ı ziyaret eden tarihçilerin anlatımları önemli bilgi kaynakları olmaya devam ediyor.
Birmingham Mücevher Okulu’ndaki bazı araştırmacılar ise antik orijinaline benzer bronz bir oltayı yeniden üretip, timsah mumyasının yanında sergileyerek teknolojinin antik geçmişi daha iyi anlamaya nasıl yardımcı olduğunu vurguluyorlar.
